Salı

‘aşk’ târifi…

… şöyle son derece rahat, cân dostunla ömürlük konuşur gibi, bi ‘aşk’ ve ‘hâl’ târifi yapamadım gitti!.

‘… kınım kınım kınıyorum kendimi, hâlim hâl değil!.
âşık olmak istedim, en şiddet desibelinde, bunun için ciyak modunda çok duâ ettim, fenâ tırmaladım kapısını, fenâ rahatsız edici miyavlayarak, ‘buyur, al, gör ebenin örekesini!.!’ buyurdu kerhen, çok geçmeden üzerinden, kendimi aşağılık dünyanın mezbeleliğinde, yüz promil sefil, düşüğün düşüğü profil; debelendiğimi gördüm!.

aşk dileyip, dilenip, fenâ kaşınıp, fenâ kızdırmışım!.

yaşadığını ‘aşk’ sanan kimine ‘aşk’ kepâzeliktir..’

tam böyle bedbin, berbat, pişmandan da peşîmân bi piskoloji, pis pis düşünürken, arkalardan bi ses,
‘ne güzel, ‘kul’ olduğunun farkına varmak!. O’nun görmeyi en sevdiği hâl, kulunda!.

O, yemîn ediyor ‘levvâme’ye, ve “pişmanlık tevbedlr” 
buyuruyor, âlemlere sultan kıldığı habîbî;
sevin, şükret, karar üzre kal, hâlini kırık gönlünle muhafaza et, çok geçmeden seyir yerinde, büyük saadet ve müthiş hayret içinde, âlî makamının safâsını nasıl sürdüğünün şâhidi olduğunu görürsün..

bugünden mübârek ola!.’ dedi!.

ne demek istedi?!!!.

Hiç yorum yok: