… (penpe’nin ihâneti)
13
bölüm içinde bölüm başlıı:
‘penpe!. çok penpesin!.’ dediydik ki bi evvelki bölümde..
(la bebe, duygusala bağlayıp, kıza ormantik romantik, semantik, spastik ‘yazılır’ken “penpe ile muzaffer” aşkını unuttun?!!. pembeleşme olm, kızlar hoşlanmaz öyle yımışakçalaşmış eeerrkeklerden!.)
vayy beee, aşka bak arkadaş?!!. ne canhıraş bi acı bea, baştan ayaa arabesk!.
“bakışların bana biraz cesaret versin
korkuyorum sana aşktan söz etmeye ben
bir sevdiğin varsa ne olur söyle
giderim bu diyardan
merak etme sen
toprak olur taş olurum
yolunda yoldaş olurum
istersen gardaş olurum
merak etme sen
her baharım hazan olsa
kara bağrım alev alsa
gurbet bana mezar olsa
merak etme sen”
laf lafı, anahtar kapıyı, şarkı şarkıyı açıyor?!!. “korkuyorum sana aşktan söz etmeye ben“ diyince ferdi abimiz, durur mu sibel cano yengemiz,
“korkuyorum sana aşktan söz etmeye ben” diye başlayıp,
“….
inatçıyım, derdim çok
dostum var, hiç dermanım yok
ah, ne zaman bu ayrılık pek yaman
neler çektim bu dünyadan;
bu devlrde kimse şah değil, padişah deyil”
diye bitirmez mi, avaz avaz ünneyip?!!
mâdem şut çektin, dönüp aşkımla kumar oynama penpe!.
kalkmış, “bu kadar şarkı kalbine zarar” diyosun?!!. çok mu merak ediyosun kurbaanını?!. zâten de katil cinâyet mahalli ve makamına mutlaka geri dönermiş!. niyetin ne, bidaa mı öldürcen?!. gel, buyur!.
viçtan mı yaptın, kara viçtanlı penpe!. sanki sen değilsin beni bu hallere koyan?!. zaten de “benim bu garip hallere/düştüğüm senin yüzünden” değil mi?!.
“aşkımla oynama/kumar değildir” penpe!.
bugün tarafınız tarafından aşktan tardedilişimin üçüncü gününün gün dönümü!. henüz çok tâze yara ve bu durumda
“günlerdir içime çöktü ayrılık
böyle boynu bükük duruşum ondan
yağacak bir bulut gibi doluyum
böyle ağlamaklı oluşum ondan”
demiyim de ne diyim!!.
aaahh penpe, aahh!!. tahtaya gelesin, boyunun altında kalasın, eremeyesin, türemeyesin, hayatımı maafettin, beni şutladın şutlayalı şarkılarla türkülerle aryalarla, sonelerle oratoryolor, operalar, opreradaki hayâletlerle konuşur oldum.. hani, aşkımı aut, taç değil, saha dışı değil uzayın öte ucunun dibine, en karadeliğe fırlattığın günden beri, var ya, içime bi ayrılık çökmüş, bi ayrılık çökmüş, hani böyle, boynu bükük bükük bi duruş
ve yağacak bir bulut gibi dolu dolu gözlerimle,
böyle hani çok fenâ ağlamaklı, ağlak ağlak çok, seni arıyorum;
“şurası göz göze geldiğimiz yer
şurası söyleşip güldüğümüz yer
şurası baş başa kaldığımız yer
buralara sık sık gelişim ondan” diyip!.
şarkıyla yatar, şarkıyla kalkar, şarkıyla yer içer, uyumaz, gezer oldum..
ilk tanıştımıız,
buluştuğumuz, hafta sonları gezdiimiz yerlerde günlerdir seni arıyorum, hani belki rastlarım diye?!.
bide, tek başına, çift başına, üç başına, beş başına, fes başına, pardon, kalabalık grubunla piknik, gezi, müdâvimi olduunuz yerler, aylık olağan kitap okuma seanslarınızda evvelce toplandıınız nere varsa gezindim, hani belki diye, ama yoksun..
yeni yerler keşfi peşindesin sanırsam, yeni aşkınla?!. eskimiş yerlere uuramazsın artık!.
benimkisl bi umut işte; içinde pis bi merak duygusu, yeni herifin acabaa kim, nası biri, çok mu beyfendi, sanatsal kişiliği tavan, şâir filozof öğretim görevlisi, yaşam koçu nlp sığırı, aile danışmanı, piskoterapi uzmanı, her üç konudan yüzellisinde ordinaryüs, ulu bilge kişilik… daha da neler,!. bidünya meziyet!.
benimkisi ne, çılgın kıskançlık!.
seviye?!!. o everest, ben küçük çamlıca tepesi bile değil!.
mesele,
tam da senlik şu adamla el ele, göz göze yakalayabilir miyim durumları seni yâni!.
kıskançlık krizim azdı gaalibaa, derhal müsekkin almalıyım..
müsekkin dediyim; adamla seni birlikte bi yakalayıp halı gibi bi çırpma, alüminyum tel gibi bi bükme, yahut çarşaf gibi bi silkme!.
- ne hakla muzaffer, hangi kimlikle, kişilikle?!!. bi kimim kimsem değilsin!. kaç yıldır zâten hiç olmadın da farkındaysan!. rahat bırak artık beni, kimleysem kimleyim, sana ne!.
- işte busun sen penpe, hep yok saydın; silik, sinik, uyuz kişilik, arke(tipsizin) teki!.
ben artık sana göre ikinci tekil bi şahıs bile değilim, ama adamının beni rakip görmesini istiyorum; ki bi kapışalım yanında.. yani, ikinizi biarada ufak bi ayıklama sûretiyle bi rahatlamam lâzım derhâl,, yoksa üç vakte kadar çatlıycam!.
geçenlerde hani sultanbeyli şanzelizeden bi çıktıydım da, dalgın dalgın yürüyüp üsküdar’a, kızkulesi önüne geldiydim, ordan da yine dalgın bi dalıp, a, bide ne göriim, eminönü’ndeydim hani, hani farkında olmadan boazı yürüyerek geçtiydim, işte yine benzer bişey oldu dün!.
bu kez kızkulesi’inden kadıköv’e doğru yürümüş,
haydarpaşa gar’ına kadar gelmiş,
“gözlerim vagonları dolaşıp üzgün üzgün”, bulamayınca da kendimden geçmiş vaziyet, fonda hafiften bi ses, “kartal-pendik, gittik geldik” tekerlemesi, bi baktım gözdağı’ındayım?!!. gözdağı’nda biyeri bişeyi gözlemeden, düşün, bi gözleme bile yemeden aşşaa indim, dolayoba dolaylarına, ordan sakarya dumlupınar, kocatepe, mercidâbık, bir-iki-beş, 17. inönü zaferi derken, anneee, bi baktım ada sahillerindeyim?!. kulaamda da nerden de kaldıysa, 50-60 yıl evvelinden, başlamış mıyım bi en yüksek sesten “ada sahillerinde bekliyorum”u asılmaya?!!.
"ada sahillleri” yassıada’yı, dolayısı ile, 27 mayıs 1960’da îdam edilen menderes üzeriden onu hâlâ gönlünden atamayan halktan bi kısım gericinin aklına düşürdüğü, bu yüzden rejimden nefret duygularının kabaracağı ve isyana kalkışacağı endişesiyle, o ve beş-on türkü şarkı daha, idâreye el koyan 12 eylül 1980, “demokrasi ve barış harekâtı(!)” cuntasınca yasaklanmışmış meyer?!!.
yasaklananlardan biri de “aman ormancı” türküsü..
agoduumun, it artığı, soysuzun önde gidenleri!. 27 mayıs 960… tek parti rejiminiz elden gidiyo diye tezgâhınızı kurun, darbe yapın, suçsuz günahsız adamları asın, sonra o darbe gününü bayram ilân edin?!!!. ben sizi, memleketimin başına yedi belâ, yedi göbek ahfâdınızı, sizin o “anayasa ve hürriyet bayramı”nızı…!!!!.
yâni, “ada sahillerinde bekliyorum”, ‘asılmak’ falan diyince… penbe!.
tam da ada sahilinde, seni anar, ararken kumsalda yürürken başıma öyle bişey geldi ki şarkı yüzünden, vietnam poll pot, kuzey kore kim yang yönetimine şenlik!!!
bi küçük orduyu andıran bi grubun, ne olduğunu anlamadan, bağrış çağrış bi linç saldırısına uğradım..
ilk anda zannettim ki bi anonsla, son derece zarif ve kibar şekilde uyarıyorlar;
“obs, şşşttt!!. sen?!!. serseri plakalı adam, burda tsunami tehlikesi var, bekleme yapma, devam et!.” dediklerini zannettim, meğerse öpmeye geliyolarmış, ordu gibi?!!.
derin şaşkınlık…?!!?!.
tekme tokat levye kevgir konserve açacağı beyzbol sopası firkete bi bağ pırasiye; yiyince kafama gözüme sırtıma, anladım ki dert başka!.
önde bi adam, beraberinde bi kısım hısım akraba, bi düzine koruma, yüzlerce partiliden mürekkep küçük ordusu, “pis gerici, urun, komayın!.” ürümeleri eşliğinde üstüme yürüyor?!!.
o öndeki, üstte benbeyaz takım elbise, kafada beyaz fötr, monşer gözlüklü moruk lavuk, zıpçık, laikçi koyu kemalist, kudretli kurmay albaylıktan sınırsız imtiyazla mütekait bi adammış..
ada’nın atacı düşünceci bi derneğinin de başı, üyesi olmadan ve damsız girilmeyen, aynı partiye mensup ada belediyesinden iç ettiği sahil kumsal biiç’inin de işletmecisi ve ben de, şunların karasularına bandırasız giren, aynı anda üç suç birden işleyen bi kaçak yabancı?!!.
“plaja üye olmadan, damsız, yasak şarkıyla girmek”?!!!
bastım gamatayı; adanızın da, ananızın da, atanızın da karınızın kızınızın damınızın damadınızın donunuzun da, sahilinizin de, yasağınızın da….!!!!!.
bi kıyamet koptu, ortalık kan revân, küfür kâfir, kemik sesleri, kemik seslerinin çoğu benim; polis sireni, ambulans düdüğü, anonslar; ver elini ada emniyeti!.
emniyette de bidünya bağrış çağrış, sılogan, kemalist saldırıdan sonra durum anlaşıldı.. 1980’de yasaklanan şarkının 2013’de yayın yasağı kaldırılmış, şarkılara iâde-i îtibar yapılmış, o günün gecesi o darbeden yasaklı şarkı türküler için, büyük alâka gören canlı program yapılmış, terete’de…
o geceyi nezârette geçirmemi ricâ ettiler, lütfen, kıramadım.. zaten de gece yarısı olmuş, son vapur çoktan gitmiş, nâzik(!) dâvetlerini geri çevirmek büyük ayıp olur, memnûniyetle(!) kabul ettim..
gece acayip neşeli geçti; gececilerle çay-çorba, sohbet muabbet… iyi ağırlandım..
sabah oldu, sağolsunlar, yine can emniyetim için ilk vapur, iki polis korumasında bindirildim..
eskiden
“ada vapuru yandan çarklı”ymış, kendi söyledi.. istikamet dooru moda iskelesi!.
../.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder