Cuma
gel de sövme?!!!
ortak bi yaraya dokunmuş...
okuduğum biri, ne kadar canını yaktılarsa, “şerefsiz” demiş ‘şerefsiz’lere.. bu yazı ona!.
sövmek, ruhun yelpâzesidir abim, ruh fenâ kızar, motoru su kaynatır, ara ara serinletmek gerekir..
elbet rastgele sövülmez, sövülmemeli de.. iyi bişe değildir de.. ama tam yeri geldiğinde de sövmemek çok ayıptır, onsekiz içinde 29 kusurlu hareketten en birincisidir, baktın fenâ içerlemiş, yerinde duramıyor, koyverip göndermek gerekir; yakasını..
zaten de bakla da ağızda mezara dek de tutulmaz ki!.
hem öyle ayıp gayr-ı etik bişey de değil yerinde sövmek.. hâttâ yerinde sövmek, zayıf da olsa bi rivâyete göre ibâdettir..
insan haksızlığa uğradığında, canı çok ama çok yandığında, canını yaktığında iki ayaklı bi mahlûkat sürüsü yahut birisi, su serpip yürek soğutmak, ruhu serinletmek için şu yelpâzeyi yaradan’dan ruhsatlı olduğundan, rahatlıkla kullanabilir..
yâni ki bi kul, canı burnuna getirildiğinde, fenâ yakıldığında, isyana, ağız ve yürek dolusu sövmeye, haykırmaya, çığlığa ruhsatı vardır; hem de mevlâ’nın ta kendisi tarafından!.
hani ben gibi, toplumun son derece gereksiz bir ferdi de olsan, kurban olduğum Yaradan tarafından verilmiş bi hayat hakkı vardır, zararsız her bir canlıya.. kimsenin canını yakmaya kimsenin tek bi hakkı yoktur.. kaldı ki, ayak altında, kalabalık içinde, kimseyle de bi tek işi olmayan, hayatın en iddiasız, istemsiz, en uzak bi kıyısında kuytusunda ışıl ışıl şehrin gerçekte kapkaranlık, ‘ışık ışık’ insanlarının ışığından, ‘aydın aydın’larının aydınlığından kaçıp bi böcek yaşamaya çalışan birine?!. ayıp yâni, çok ayıp!.
şu bidünya ruh hastasıyla dolu, ihânet ve kahpelikler dünyasında yeri geldiğinde iyi de sövmenin ruhu teskin edici, strese mûsıkî kadar iyi gelen bişey olduğuna inanan dallamalardan biri de benim..
mâdem de inanıyorum yeri ve vakti geldiğinde taşı gediğine oturtma, baklayı ağzından çıkarma, valfleri sonuna kadar açmanın gerekliliğine, ‘inandığını yaşamalı insan’ inancına da inanmalı, allah ne verdiyse gaptırıp goyvermeli; sövmeli ama bâzen, hani canı çok yandığında, hani şu valdesinden zaalim mahlukatın yaptığı mezâlimler ve onların yancısı, yığın yığınlümpen gereksizlerin itirazsız sorgusuz köpeksilikleri, gereksizlikleri yüzünden..
insanın sövmesi geldiğinde, gerektiğinde sövmeli; hem de iyi sövmeli!. yani, böyle olunca şu “Bizim Yunûs, Derviş Yûnus” kategorisinde makbul bi adam olmayacağı kesin!.
rahmet olsun, Yûnus abimiz,
“dövene elsiz gerek
sövene dilsiz gerek
derviş gönülsüz gerek
sen derviş olamazsın”
demekle noktayı öyle de bi koymuş ki insanda üstüne söz söylüycek hâl kalmıyor..
ben hayatta derviş merviş olamam yâni!. çünkü döveni de söveni idâre, neyse de özellkle mazlumun canını yakana da fenâ gönül koyarım..
bâzılarının gönül koyması öyle basit bi koyma filan değil çok fecî sonuçlar doğurma ihtimâli çok fazla yüksek, aşırı tehlikeli bir eylemdir..
kuşak farkı!. dinozor!. soyu tükenmiş!. o uğursız ‘eylül’ sonras her nasılsa sağ kalabilmiş, kelaynak, üç-beş için!.
fakat bişey de var ki şurda, kendime azcık bi çıkma yaptığım, bi ufak kıvırma payı; dikkat buyrulursa şurda, Bizim Yûnus’umuz söveni ayıplamıyo, sadece “derviş olamazsın” diyo!.
tamam, sabretmek, içine atmak, kalbine zehir akıtmak, dişini sıkıp mukabele etmemek, sabır göstermek büyük incelik, büyük nezaket ve büyük erdem, buna bi itirazımız yok!. lakin, karşındaki duvarsa, odunsa, zil gibi sağırsa, af buyrun, iki ayaklı şehir ayısı, metropol sırtlanıysa ona karşı sevecen tavır artık bi nezâket, bi incelik değil düpedüz salaklıktan öte geçmeyen bi şey olur..
“odun, duvar, taş kafa” filan dedim demin, gerçekte bunların bile bi ruhu vardır metafizik âlemden bakılınca; hani, tuzun, sirkenin bile ruhu olduğu gibi.. şurda doğru kelime “ruhsuz” olacaktı.. e, bi adamın da ruhu yoksa geriye de neyi kalır ki?!!.
yani, bi kalbi kırma onursuzluğunu gösteren ‘ayı, sığır, öküz, kalas, kütük, odun’ ya da ‘başka bi vesaire’ bile değilse, ona kırılmak, gücenmek, incinmek bi salaklık, karşısında bidünya acı çekip sükût etmek apayrı bir sapsalaklıktır bu durumda..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder