tanıyor, biliyor değilim!. hep olduğu gibi yine bir hayâl ile konuşuyorum.. ve hayâl benim gerçeğim artık..
o kadar uzak ki benden gerçek insanlar.. herkese bir el, bir göz mesafesi olanlar, bana ‘öte’ kadar uzaklar ve bu benim büyük imtihanım..
öyle alıştım, âşinâ oldum ‘hayâl’e, ki bâzen ayırdedemiyorum; hayâl ile gerçeği.. bâzen kendimin bile bir hayâl olduğunu düşünüyorum..
yakın olsun istediklerim en uzak, uzak olsun istediklerim yanıbaşımda?!. ve o kadar uzağım ki gerçeklerden, yıllar yılı en yakınımda olanı bile tanımıyorum.. andolsun tanıyamıyorum!.
bir yabancı gibiyim, bir yolcu; yolunun düştüğü, uğradığı yerlerden bir gölge gibi geçen, tek şeyine dokunmadan dünyanın; kim, ne, nedir, kimdir bilmeden, sormadan anlamadan hayatı, geçip gidiyorum sessizce, hiçbir durağına uğramadan..
bana ait bir şeyi olmayan bu dünyadan öyle de gideceğim; yanıma yalnızca kalbimde yer etmiş hayâlleri, hâyal isimlerimi ve yalnızlığımı alarak…
bide...
sürekli parmak ucunda, popüler, imrenilen, erk sahibi, varsıl, hep üstte ve buyurgan, müthiş ilgi iltifat tezâhürat gören, burnundan kıl aldırmayan, müthiş kibirli, sonuna kadar “viaypi" muamelesi görme isteğiyle yanıp tutuşan, bunun için yaşayan biri var içinde modern insanın..
kalabalıklar içinde sayılamayacak kadar sıradan biri olmayı, kalmayı hayatta kabullenemeyenlere allah yardım etsin!. zavallılar.. kendi içini emen yarasalar, kanlı kurtçuklar onlar..
firavunların tanrılığını tescil için inşa yaptırdığı piramitlerin inşâsı sırasında israiloğlu bi işçi-ücretli köle, dinlenme vakti oturmuş, on binlerce kardeşine mezar keops'u hayran hayran izlerken, "bigün benim de adıma böyle bişe inşâ edilir mi acaba?!. diye sormuş kendine..
velhasıl;
bu zamanda 'insan olmak' zor!. ve bu zamanda 'insan' olup 'insan' kalabilmek ondan da
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder