finali hakikaten de yakışır bir ‘son’lu; yarım da kalmayacak hikâyemden…
“dünya size, ahret bize!.”
kimsenin umrunda olmayacak, olsa bir dişin kovuğunu doldurmayacak, çünkü şöyle bi üstten üstten baktığın zaman bu dünyadan değil, hiç değil..
daha ilkokul dörttü.. ‘bu oğlan böyle giderse ya anarşist, ya da oblomov gibi elâlemin maskarası olur’ demişlerdi; her bi şeyi bilirlik kibrinin gözlüklerinin kalın tozlu camları ardından bakıp gaybı taşlamayı pek seven öğretmenlerim peşin hüküm bağıyla gözlerini kör eylemiş, inatla her şeye bir yakıştırma bulma, kesip eğreti yapıştırma eyleminde bazı kıymetli büyüklerim…
lâkin bu kez haklılardı.. çaresi zor bulunur bi hayâlperestlikle, zaman zaman, kendi kendini yok ediş noktasına geldiğini fark etmeyecek kadar karış karış havada bi aklın ürünüydü şu serseri yaşama, yazma heyecanı..
öyle her önüne gelen heyecan karşısında büyülenip yenilmemesi için bidayeten üzerindeki şu komedik çocuksuluğu atması ve nihâyeten mütehassıs nezaretçiler gözetiminde, şu hassas dönemi sıfır travmasız atlatması ve üçüncü ve son aşamada, şu şekilsiz yazma eylemine bi usûl, edeb, adâb, edebiyat kazandırmak için usta öğretmenler eliyle usulüne uygun terbiye edilmesi gerekti ihtimâl?!.
belki de önce bi ön hazırlık yapılmalı, evvelâ dizginlerini, bilâhare kulağını çekmeli, şu saflığı, miskinliği ve insana inançlılığından bi an evvel kurtarmak için masaya oturtmalı, başında durup, gözlerini üzerinden bir an bile ayırmadan, öyle hemen her şeye hoplayıp zıplamamanın, nötr olmanın, nötr kalmanın yollarını öğretmek için çok çalıştırmalı, gördüğü dokunulmamış bir güzellik, ufacık bir anlam, minicik bir şefkat, zerre-i miskal bir heyecan karşısında ayağının yerden kesilişini, kesilecek oluşunu önlemeli, dur durak, ağır oturak bilen bi adamca artık bi olgunlaşmasını sağlamalıydı..
çivisi çıkmış, uçuk dünya, herkese, her keseye sunacak bir şeyi olan büyük panayır yeri.. karşımda görücüye çıkan yaldızlı hayat iç gıcıklıyor şuh yanlarıyla, nice çağrışımlar oynaştırıyor yalnızlığımın dibinin önünde ve ne cilvelerle.. çekimine kapılıp gidiyor gözlerim bazı, gönlümün bi yanı artlarından sürüklenme hazırlığında; boş bulunup, bomboş bir ânında..
sonra…
sonra kapatıveriyorum penceresini sığınağımın hayata bakan minik mazgalının, yok oluyor gördüklerim, yok oluyor önümde.. aklımda kalan, geçici uçucu, uçuk ve kısa bir yanılsama yalnızca.. ve anlıyorum ki ağır, vıcık vıcık bir pişmanlığın fenâ üzgüsünden korunmuşum bir kez daha, ilâhi elce..
dünya yerinde sayanı ezer geçermiş?!. buyursun, yoluna dikildim, yerimde duruyorum, uyumsuz aykırı; birlikte, senkronize dönmeyeceğim, çekilmeyeceğim de yolundan!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder