duygu…
soruyon şindi ‘niye sürekli duygu?!. neden o var hep nirengi noktanda?!.
amma da ormantik-romantik şeysin, şeyy, şeyy işte, annecinin dediği “ağlamış şey suratlı”, şeyy!. töbeee, söyletme şurda!.’ diyosun bana?!!.
bak, vallaa da lan kız gönül, inan ben de bilmiyorum.. aklım ereli böyle, böyleyim, biliyon!.
hani akıl öncelikli olsaydı, kalbimle kendimle, senle meselelerle bu kadar dâvâ, cedelleşme, cebelleşme, çekişme, sonunda hep kaybederek de ve ama hep heyecan ve plan program imkânları dahilinde her şeyi sıralı yaşayan, saha çizgi sınır dışına çıkmayan, başı da hiç denecek kadar bile derde girmeyen, normal yaşayan bir insana göre çoğu olağanüstü sayılacak mâcerâm olmazdı..
mâcerânın ilk sâiki merak, hesapsız davranma, düşünmeden atılganlık.. e, böyle olunca da tehlike de olacak elbet biraz; sonunda azcık kırıklık burukluk ziyan, yıpranış, kanayış olacak, kaçınılmaz.. ve ben işte, bunu bunları da seviyorum, sen her ne kadar hoşlanmasan da tehlikeden..
du, tehlike meselesini biraz açayım sana, ‘tehlike’ dediğim ne!.
tehlikeyle tee onaltımda nikâh kıydıydık.. uzatmalı aşkım olur kendisi.. sen o zamanlar tıfıl bi gönüldün..
tehlike… en sonunda ölüm olur en fazla.. ve ölüler kanamazlar..
tehlikeyi seviyoduk biz, bizim kuşaan akl-ı evvelleri, her şeyde düşünmeden, zerre tereddüt etmeden, saniyesinde en öne hoplayanlar..
dedim ya, daha ilk gençliğimde toylukla bi hâtâ yapıp, bi âşık olup bi nikâh yaptıydık aramızda, hâlâ da boşayamamışım?!!!. böyle diye ne diye ki kız lan gönül, bu afra tafra?!. sanki üstüne kuma getirdik anasını satiim?!. tehlike diyorum, tehlike?!. mûsibetten, belâdan, tehlikeden nikâhlı mı olur, kuma mı olur, ne alınıyon üstüne?!.
lan kız gönülcüm, sen biriciimsin benim, bitanemsin; üstüne ancak ölüm koklarım ve ölümüm koklar senden sonrasını, gayrısını!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder