evet, ben de emînim saçmalıyorum!. her ne kadar zırva teville yanyana bi cinâyet neyi işlemeden üç adım bile yürüyemese de lan kız gönül, gönlüm, şu saçma saçık şeylerin tek sahibi benim.. bi plan programsızlık, bi öngörüsüzlük, bi tedbirsizlik, bi hesapsızlık; sorma gitsin!. ve sonunda hayattan sürekli sınıfta çakma, saha dışına şutlanma... bayılıyorum şu tipsiz arketipime ve bana bunu seçtiği için de nası da acayip çok şükrediyorum O'na!. çünkü başkası yakışmaz, başka bi kimlik kişiliğe bi dakka tahammül edemem ekmek musaf çarpsın, ille de gönüllü yalnız, haymatlost, kaybetmiş karakter!.
bunlar diz boyu değil, boğazıma kadar battığım şeyler ve hiç şikâyetim de yok durumumdan.. dünyada çöpüm yok, hayata bi borcum yok, zırnık alacağım da ve böylece geberip zıbarıp defolup gideceğim ve eğer de böyle de olacaksa bundan çok acaip de mutluluk duyarak..
‘yaz yaz, nereye kadar?!. kimse sonsuza dek yazamaz!.’
canım benim gönlüm, bıktın biliyorum ve haklısın da!. ama neylersin, kopamadığım bi parçam işte yazmak!. elimde değil!. böyle iç dökümü, anlam, kendimi derinime tahlil raatlatıyo!. yoksa hayatta çatlatılamayan sabır küpü olcam, dayanamayıp!.
mektupların işte, burda gönülcüm, gönül mektupların!.
senle ‘gönül diyo ki!.’ diye başlattığımız ve acaip de abartayım şurda nerdeyse de beş bin sayfanın tamamı bizde!. bunca zaman saklamışız, bu sana ne kadar değer verdiğimin ispatı, müftehir olman gerek!.
…
yazmak…
yazmak içimde bir yerlerde pişmanlıktan yanmış, külü çoktan savrulmuş hissiyatı diriltiyor, noksanlığını sürekli hissettiren o bi parçam gelip yerini buluyor ve dolduruyor.. kayıp parçasını, yarısını bulmak ne kadar sevinçse insana, bu da öyle.. bu his..
ve insan onu bütünleyen parçasından bütüne dair hiçbir sırrı, sırrını saklamaz.. kalbin gibi bildiğinden sakınmazsın kalbinin tamamını.. işte, kız gönül, bak, artık saklamıyor, sakınmıyorum.. neyi diye sormasa da, sormayacak olsa da senden gayrı hiçkimse ve hiç, belki hani şahidim olsun istediğim bi biri hariç, şu kaç yılların yazılarında, konuşmalarında, yüzyüze iki dakka yüzgörümlülüğü sohbetlerinden memnunum mutluyum..
bi derinine anlayan bi şahit gerek bize, gönlüm;
hani soracak, anlayacak biri?!.
ondan gayrısı sorsa, cevabım peşin; 'ben bilmiyorum bişey, sizin dünyanızdan!. bilmek de istemiyorum!. varın gidin ne istiyorsanız yapın, yaşayın, bana sormayın!.'
ezcümle gönlüm benim;
zâhirim zevâhirim seni de beni de biraz bi küçümsetici ama, durum bu, idare et!.
gerçekten zırvalarımıza gülmeyecek, bizi, yani senle beni anlayacak insanevlâdı biri olsaydı sorardık?!.
hani çok zayıf da olsa biihtimâl, belki onun bi cevabı olurdu..
hayatta gıdım da olsa bi kesinlik filan arzetmeyen bi tereddütle konuşup, belki, bi ihtimâl diyorum bak, çünkü aramızdaki şu uçuk kaçık, kendi içine açık seçik saçık muhabbetten kimse bi zıkım anlamaz!.
sitemimiz yersiz, haklılar yani!.