Perşembe

‘söz’…

‘söz’ dediysem, hafife almamalı; bi fincan kaavenin hatrına biçilen ömür kırk yıllıksa, sözün hatrı bi ömür..

göç yolunda yolunu kaybetmiş kuşların, aynı zamanlarda aynı sevdâlara, aynı acılara tutulmuşluğun, aynı umutlara tutunmuşluğun, aynı anlam ağacına yaslanmışlığın, aynı şehrin aynı akşamlarında aynı ıssız sahillerinde bibaşına denize bakmışlığın, ağlamışlığın hâtırası..

iki satırlık bi hoşbeşin, bi iki şiirin, üç beş şarkının, bir merabanın, yürekten iki kelâmın, uzaktan da olsa salınmış bi selâmın, hatırdan hiç çıkarmamanın, gıyaben de olsa edilmiş bi duânın büyük hatrı var; ve hani de baktın ne bi gelen var, ne giden, ne arayan ne soran, kapını çalan, bir mektup olsun, uzaklardan bi haber eden, yok, artlarından verilmiş bi salânın, geçmişin hiç pörsümeyen hâtıralarına dön yüzünü..

her ne kadar “nisyân ile mâlûl” bir yaradılışın “insan”ı olsak, unutmanın diyarından gelsek de biz, yani ki âdemoğulları, havvakızları, insanevlatları; hatır güzel şey.. hatır saymak, hatırlamak, hâtıra, baş tâcı hâtıraya saygı, unutmamak güzel şey..

Hiç yorum yok: