nie de şaşırıyom mûcib!. ayrılığın dayanılması zor acısı, hasretin harâreti, özlemin yakıcılığı insanın elini kolunu bağlayan bir çâresizlkten kaynaklanıyor..
kalbi titreten duygu düşünceler, kelimelere dökülüşü, hüznün kelimelerdeki sesi, bigün bi yerde kavuşup sarılmanın yakınlarda bi yerde olmadığı, dünyadan çok uzak olduğu hissi?!!. onulmaz bir yara, sönmeyecek bir yangın..
“zavallı âşıklar!.”…
kim söylüyor bunu?!.
hayatında bikez bi fiske bile yememişler adamakıllı bi dayağın tadını ne bilecekler, “ne bilir süleymân’ı âsâf olmayan!.”?!!.
yâni mûcib, basitlik değil bu, delilik de!. bu, sevginin en saf, en berrak hâli ve bu, o 'mukaddes aşk’ın terekesinden!. bu komik bulunabilir mi?!.
al, buyur, kendin bak!.
“Âsâf'ın mikdârını bilmez Süleymân olmayan,
Bilmez insan kadrini, âlemde insan olmayan..
Zülfüne dîl vermeyen bilmez gönül ahvâlin,
Anlamaz hal-i perîşânı perîşan olmayan..
Rızkına kanî olan gerdûna minnet eylemez,
Âlemin sultanıdır muhtâc-ı sultân olmayan..
Kim ki korkmaz Hak'tan, ondan korkar erbâb-ı ukûl,
Her ne isterse yapar Hak'tan hirâsan olmayan..
Îtirâz eylerse bir nâdân, Ziyâ hamûş olur,
Çünki bilmez kadr-i güftârın sühândan olmayan.”
ziyâ paşa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder