Pazar
anlatamamak..
anlatamamak yalnız bırakır... ve yalnızlığa büyük gerekçe..
insan anlatamadığı yerden kaçar sonunda..
ne kadar değişirse değişsin şartlar, bu kaçış geridönüşsüzdür..
...
hoşunuza gitmiyormuş, düşüncelerim saçma, aptalca, çocuksu, komik, hayatın matematiğine ters, bu hayata, bu dünyaya ait değilmiş, değilmişim?!.
ne vakit böyle bir iddiam oldu ki?!.
içinize girmiyorum, aranıza karışmıyorum, aynı muhitlerde yaşamıyorum, işlerinizle işim yok, cönprömiyeniz değilim, kadrosuz yabancınızım; en yakın, yanıbaşımda gördükleriniz bile yabancı, yabancının da yabancısı, benden bildiklerinizden bile en uzağım!.
yalnızım.. hem öyle böyle değil, inanılmaz bi yalnızlık?!. 'allahım, al benden, yok et bu yalnızlığı, kimselere bişe kalmasın' tarzı bi megalo yalnızlık!. hâttâ öyle bi yalnızım ki azîzim, çevremde ot yok, bitmiyor, "ne yapalım öyle ot bi adamı" diye çevremde bitmeyi reddediyorlar.. bilemezsiniz, acaip yalnızım yâni!.
“yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız”daki yanlış, yanılmış bi yalnızlık gibi de değil, yapa bir yalnızlık, yapayalnız!.
“yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız” ne lan?!. dalga mı geçiyonuz?!. bu ne yaman bi çelişki, nası bi zıtlık, bi totolojik, bi paradokssal durum, nası aptal bi yalnızlıktır?!.
şarkıya bırak ayar olmayı, mest olan, muhtemelen de biboş ibbesinin yakın akraba koruması olan bir sığır aramızda hiç olamayacak mevzûa atlayıp “bunun neresi yanlış.. yanlışlık nerde burda?!.” diye soracak olamasa da her şeye rağmen geleneksiz göreneksiz sosyopat (a)sosyal sorumluluğum gereği bütün iyi niyetimi masaya sürüp godumun soruna ‘bak bilader, babanı tanımam, bibişini de yanlış anlama, it beslemediğimden bitim kadar da sevmem ama bende hiç olmayan, olmayacak gül hatrına bi açıklama yaparım.. ki şöyle;
bi adam dostlarının gözleri önünde, adamın gözündeki sürmeyi bile hiç hissettirmeden çekenlere nal toplatacak biçimde piyasaya bi “yalnızlık” sürmeye kalkışıyorsa ben onda bi bit yeniği, bi itoğluitlik, bi hinoğluhinlik, bi çapanoğlu, nanoestetik bi puştluk ararım..
şurda şu metnin kuşbakışı bütününden hiçbişey anlamayan, puştluğun anlatımda nerde, kimde olduğunu, üstünde nasıl durduğunu saatlerdir bakıp göremeyen ayrıntıcılara meseleyi daha ilkokul bi bebeyken öğrendiğimiz dilbilgisi kâidelerinden hareketle, kendim ve kendime geliştirdiğim de bi metodla, cümleyi, "öge"mi "öğe" mi artık doğru yazım şekli, öğelerine ayırır gibi tıpkı, önce bi kuşbaşı kuşbaşı yapıp, sonra küp küp doğrayıp önlerine koymak artık kaçınılmaz olduğundan mevzû şarkıyı şuraya bir kez daha alıyor ve sözlerinin dibine dalıyorum..
“davul zurna az”, anlamayan dallamalara gelsin;
“yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız”?!!.
şunu bi heceleyerek okuyun bakıyım lan, ne diyo?!.
bi adamın dostları olacak, ortalıkta ağlak ağlak dolaşıp yalnızlığından söz edicek?!. yedirtmeyin adamı!.
ben senin de şarkının da, yalnızlığının da...!.
töbeeee!!.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder