... ‘biri okusun endişesi olmadan yazmak, terk edilmiş bi
istasyonun duygusal inei-öküzü olmayıp, oturup saatlerce, hiç gelmeyecek bi
treni beklememekle aynı şeydir’
tek bişe anlamadım sözlerinden ama, gönül böyle diyo, kestirmeden gidip.. sanırım ve aslında demek istediği;
birinin bu nev’î yerlere
yazıyor olması, bi nevî kendi kendine, kendiyle konuşmasıdır..
kendi kendine konuşana halk arasında 'bişey' diyolar da, konumuz bu değil şimdi..
sanırsam da gönlün ‘bu nevî yerler’ dediği de şu ‘günlük’ sayfaları, yani ki ‘bilog’lar olsa gerek?!.
kendi kendine konuşana halk arasında 'bişey' diyolar da, konumuz bu değil şimdi..
sanırsam da gönlün ‘bu nevî yerler’ dediği de şu ‘günlük’ sayfaları, yani ki ‘bilog’lar olsa gerek?!.
biri gelsin, uğrasın
uğramasın, okunsun okunmasın, kendi kendine söylenmek, kendine yazmak için
ideal yerler burlar.. bi başka ifadeyle, bu
nevî yerler; kimseyi de bağlamadan, içine gönlünce biloglama imkânı veren
yerler, dilediğince karalanacak şahsi duvarlar..
şu bilog siteleri; güzel bi hizmet yani!. hani de şu 'günlük' duvarları olmasa, hangi gaste dergi yayın organı vs. yer açardı ki kıyısında köşesinde?!.
bi yazar bi şair olmayan, okunsun gibi bi derdi neyi hayatta olmayan, tek iddiasız, elinde hasbelkader de sıradan bi kalem, bi tebeşir neyi olup ama yalnızca ‘kendine yazan’ bidünya ‘kalem’e böyle insancıl yaklaşıp, üstün üstelik de meccanî hizmetlerinden dolayı kutluyorum kendilerini burdan!.
..
aslında gerçekte gönlün demeye çalıştığı asıl şey şu ki,
kendine seslenen adam ya
karanlıktan, ya ıssızlıktan, ıssızlıkta yalnızlıktan tırsıyodur.. yani ki, tamamen yalnızlıktan..
mezarlıklardan tırsarmış genelde insan.. kafasının içinde de bidünya korku-gerilim filmlerindeki gibi bi ürpertici fon müziği...
işte hem şu sesi, hem de fena tırsıp üç
buçuk üç buçuk atan yüreciğinin sesini bastırmak için yüksek sesle türkü
çığırarak geçermiş.. genelde de oyun havası formunda türküler.. amaç da sadece içindeki şu sesleri bastırmak; sesine ses almak değil!. zaten de bi mezarlıktan geçerken bi insanoğlu eğer ki sesine karşılık bi ses alsa sen o zaman gör üçbuçuk üçbuçuğu?!. yani; yandı gülüm keten helva?!.
tmm, mezarlık kadar sessiz buralar da.. de, ama da şu gönül de nie de
tırsıyosa?!. hani zaten de mezarlıklarda ölülerin sese karşılık verdiği, yahut da aşka gelip, haydaa hobaaa
diye horona halaya oyuna kalktığı görülmüş mü ki?!.
yani ki;
'zırva'nın 'tevil'le bi cinayet neyi işlemeden, yan yana üç adım olsun yürümüşlüğü şimdiye kadar vâkî değil!.
yani ki;
yürü git lan gönül!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder