Pazartesi

gönül diyo ki...


gönül çenesini şurda rastladığı insanevlatlarının yürek sözlerine pek sevindiğinden düşürür.. yoksa çok konuşmak 'gönül’e yakışmaz!' der hep o!.

işte, insanın böyle yapışkan, sırnaşık bi okuyucusunun olması hayatın ağır sınavlarında sıçrama yapmasına yardımcı olmaz, aksine büyük ölçüde oyalayıcı, alıkoyucu, son derece olumsuz bi rol oynar..
böyle bi 'musibet'in bi insanevladına tebelleş olması, o insanevladı eğer bi öğrenciyse sınıfta çakmasına sebeptir.. eğer o bi yolcuysa, yolundan etmeye, iş güç sahibi bi ademoğlu yahut havvakızıysa, ki fark etmez, 'insan' olması kâfî, işinden gücünden olmasına, enerjisinden, vaktinden çalınmasına neden olur.. e, hâliyle de ve doal olarak da, 'vakit' de bir tür 'nakit' olduğundan; çantasından cüzdanından, parasından pulundan ufak ufak tırtıklanması anlamına da gelir ki bu, gönül de bunlardan çok tırsar..
yani,
böyle bi büyük hata yapıp halt yediğini fark ettiğinde gönül kendini fena paralar ve yürek soğutmak için de kendi içine çekilir, daha çok yanar..

lan kız gönül, demek ki şu tür bi 'ilgi' sahibi için de zarar, muhatabı için de.. son derece sıkıcı, hayattan bezdirici, zararlı ve sevimsiz bi şey yani, maazallah!.
..
gönül şurda demeye çalışıyo ki yani, sayın yazıcı ve okuyucu;
belki bitirmeniz gereken bi okulunuz, sınavlarınız, zor bi hayatınız, bi işiniz, meşguliyetiniz, mesûliyetleriniz var, biz de burda kendi kendimize yeşillenip mavra sıkıyoruz?!.

Hiç yorum yok: