Pazartesi

ne bunlar?!.

muhayyel yazışlarda ‘niye bu kadar uzaktasın, neden bu kadar yakın?!. çek üstümden, çek ve arala geceyi; bu kadar karanlığa dayanamam ben!.’ derdim lili'ye.. şimdi ise günlüğe düştüğüm bir mektubun kelimelerine naz yapmadan konuşuyorum; hem zehir zemberek, neler de söyleyerek; 'her (g)özün tahammül edemeyeceği yangınlara bakar koşarsın, nice elini soktuğun ateşe dilini dokundurursun, bakmadan soluduğun cehenneme, cehennem soluğu kelimelerle?!!. ne ne dediğini bilensin sen, ne bilmek isteyen; yanmaktan, yakmaktan imtinâ etmeyen cüretle!. … ne bunlar nezir, 'aşk' dediğin bu mu senin?!. oysa yürek okumaları, söylemeleri serinlik ister, pürüzsüz muhakeme!. tıpkı şirazlı sâdi, mevlânâ, yûnus demesi; "aşk'a uçma, kanatların yanar" "aşk'a uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar" "aşk'a vardıktan sonra kanadı kim arar"

Hiç yorum yok: