Perşembe

çok beklersin?!.

"bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez

bârân yerine dürr-ü güher yağsa semâdan", Ziyâ Paşa

yani şâyîr burda diyor ki;
"sen bi garip şoparsın; nene gerek gümüş klarnet!." gibi, 'inci-mercan beklemek de ne; sen gibi, hayatı 'odun'dan mürekkep birine?!.
bîbaht diyom, bîbaht!. hani "bahtsız bedevî" var ya, garibim!. o gibi!.
ayrıcana, rahmet ola büyüklerimizden ahrete göçmüşlerimizin cümlesine, büyükanan çok söylemez miydi, kartala kafa tutmaya kalkan civciv misâli abesle iştigal eyleyen birini gördüğünde "hâline bakmaz, Hasan Dağı'na oduna çıkar?!" diye!.
bide; burdaki 'odun' senin o 'odun'un değil, hükelâlık edip tezat arama!.
ve mâdem de hayatın 'odun', dünyan 'odun' ve hayat ve dünya sen için dünya kadar 'odun', bence sen git burdan kardeş, derdini 'odun'a dök, ormanına inle!.
bizi dinlemiyon, başını semâya kaldırıp, gülerek "ben biliyom, kurutmaz!." diyen, Babaerenler'i dinle bâri!. bak, boş laf etmez onlar!.

2 yorum:

ne dedi ki...

yani diyosun ki nezirinbiri;
"kara bahtım kem tâlihim
taşa bassam iz olur
ağustosta suya girsem
balta kesmez buz olur"?!.
imzâ: nezirinbiri

(kendi kendine yazıp çizip konuşup, söylenip sonra sanki ikinci tekil bi şahıs varmış gibi ortada, seslenip sataşıp, yorum yapıyosun?!!. yok böyle bi 'model'..!!?)

ne dedi ki...

evet, "anlayan az"dır.. ve azlığı kıymetini eşsiz kılıyor..
hepimiz bir 'anlayan'ımız olsun; çok isteriz, ararız.. ve bu, anlam arayan ve etrafınca anlaşılmak bekleyen içimizden biri için yeryüzünün bütün zenginliklerinden çok daha kıymetli.. büyük, lâkin öyle de hakikat bir ifâde; birebir yalnızlıklarımızı düşününce..

ve "anlayanın benzi sarıdır"
mevlânâ sözü..