Perşembe
cevher
söz, sahibine nispet, söz sahibi kendin neye nispet etse gerektir?!
kul bazarı bu; akîldâne kadehine dökülende fanî olur, ne sadra şifâ besmele bilir, ne şarabı şerbet edeni.. (k)alp bilmez köhne cüce, hakikati kendine pinhan eder, kör kalbiyle yükselttiği echel duvarını heyulâ sanır; oysa, kalp gözüne her engel mukavvadandır.
dünya... yaşamaya sebeb mücbir yer; dar, dâr ve den’i gelse gerek bilge ruhuna.. lakin Ol Yaradan yaratmış ki bir sebeb, hikmet bedesteni, ki bu mezbeleliğinde bile defineyi mâlik virâne; aranası.. ve ama yalnız... ehli gele, bula ve ala!.
sır ki, ehli olunca nazar eden cama cevher nazarıyla baktıra, nice echelse dürr-i yektâyı horoza yem ata!.
Geylanî’nin tasviri gönül aynînden gördüğünedir; Zühre’yi semâdan gözbebeğine düşürür "kemâl"; "kâmil", tabu yıkan, perde yırtandır..
kalp her nereye bakıyorsa idrak oraya mıhlanır.. pencerenin cüssesi enginlik değil; iğne deliği kâfidir bakmasını bilene.. yaldız ardındadır füsûn; sen nerdeysen seyir ordadır, Ol Kadir-i mutlak, kerevette oturur kulunu, seyrettirir avcunda âlemi..
dost bulunca, dost olunca omzunda yol sormaz rehber aramaz yolcu; omzunda dost, yâr yüreğinde, yüreğinde Ol yâr oldukça, kim kime mihmandardır?!
dost gelince, O gelince... yitirir hükmünü zaman, dil susar, düşer söz ve hece, çünkü ân vakt-i sükûndur.
..
madem ki dost dostu bilir, şimdi zamanıdır huzurla itminanla;
gel, aşkın çarmıhına ya ger beni
ya İsâ’nın gittiği yere gönder
demenin..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Yorum Gönder