Çarşamba

"hekimden sorma çehenden sor" demişler..

aristokratlar...

onlar kayfe keyfleri sohbetlerinde, gittikleri her yerde, buldukları her şeyde, muhteşem konformist hayatın mucize ekstresini arıyorlardı..

ben mi?!.

ben, şu müthiş geleceklerini önceden ön görüp daha fazla dayanamayıp, ilerde göreceğim o korkunç değişim kâbusundan erken uyanıp, onlarla birlikte başladığım iki ya da üç okulu finişine beş kala bıraktıydım..

ne de iyi ettiydim!.

okul-mokul yoktu artık!. atık odun ve artık kâğıt peşindeyim.. çöpte.. çöpten.. kapı önlerinden..

park kıyısında, çalıdan çırpıdan, kartondan, tahtalardan mamûlatım barakada yaşarken namerdim şikâyetim de yok ekmeksizlikten.. aksine, bombalarla bir gece yarısı ansızın evlerinin damı başlarına çöken o yetim dünya vatandaşlarının yaşadığı geniş getto savanlarında akbabalara terk, o yemlik afrikan çocuklarının tamamını kolayca sayabildiğim etsiz kemikleri etrafındaki kurumuş derilerine baktığımda, onlara nazaran lüksünden kurtulmam gereken çok fazla fazlalığım bile var, ekmek çarpsın!.

Hiç yorum yok: