sanal yazın dünyasını tanıyalı çok olmadı.. ihtiyarlığında ilk çocukluğuna dönermiş ya insan; o gün bugündür bir çocuğun, göz alıcı parlaklıkta, renk kutularında olmayan çeşitlilikte, ilgisini çeken hareketli, lakin hakkında bir fikir sahibi olmadığı bir nesneye bakışı gibi bakıyorum şu sanal sayfalara; ilgim bir çocuğun gözlerinde kıymetli bir oyuncağa olan, bir zaman sonra azalıp biteceği, bıkacağı ilgisinin aksine, git gide de artıyor, anlamını yitireceği yerde çoğalıyor, öyle sürdürüyor hayatiyetini penceremde, bakıp gördüklerim..
burda, birileri?!!.
henüz çok olmamış da sayfalarını tanıyıp okuyalı, burda yazan birilerinin..
ve yazdıklarını nasıl iştiyakla okuduğumu bilmiyorlar da.. onlar bundan da ötesini de
bilmiyor; bilmiyorlar yazılarından ilham aldığımı..
kendilerine yazdıklarını sanıyorlar; iç dünyalarında yaşadıkları anaforlarını kaleme çekerken.. işte sanki yalnızca ben okuyayım diye yazıyorlar..
belki okuyanları çoktur, lakin yazıları altlarına düş(ülmey)en 'yorum-not'lara bakarak konuşursam; çoğu zaman da aynen öyle oluyor, ben okuyayım diye yazıyorlar sanki?!.
kalemleri bunun için var sanki, kelimeleri benim için doğmuş, cümleleri benim için var.. onlar sırf bunun için varlar sanki?!. onlar benim için yazdıklarını bilmiyorlar..
kendi dünyalarında ve yaşadıklarının yalnızca kendilerine ait olduğunu sanıyorlar.. oysa acının ortak diliyle konuştuklarını, birilerinin onları duyduğunu, geçmişte aynı ağır kupalardan aynı acıları içtiğini, aynı yerlerde içlerinin bulandığını, başlarının döndüğünü, aynı yerlerde içleri dışlarına çıkarcasına kustuklarını, aynı yerlerde konuşup, aynı yerlerde sustuklarını, birilerinin aynı yerlerden geçtiğini, acılarına bakıp onlara her gün selâm verdiklerini bilmiyorlar?!..
gördüklerini yaşadıklarını kendileri için kaleme kâğıda dökme arzusu gereği, masaları başına oturduklarında, aslında onları ben okuyayım diye yazdıklarını bilmiyorlar!. kendi gerçeklerinin benim de gerçeğim olduğundan, ben kadar bir çoğunun da gerçeği olduğundan haberleri yok; bu büyük gerçekten haberleri yok!.
kendilerine yazdıklarını sanıyorlar; iç dünyalarında yaşadıkları anaforlarını kaleme çekerken.. işte sanki yalnızca ben okuyayım diye yazıyorlar..
belki okuyanları çoktur, lakin yazıları altlarına düş(ülmey)en 'yorum-not'lara bakarak konuşursam; çoğu zaman da aynen öyle oluyor, ben okuyayım diye yazıyorlar sanki?!.
kalemleri bunun için var sanki, kelimeleri benim için doğmuş, cümleleri benim için var.. onlar sırf bunun için varlar sanki?!. onlar benim için yazdıklarını bilmiyorlar..
kendi dünyalarında ve yaşadıklarının yalnızca kendilerine ait olduğunu sanıyorlar.. oysa acının ortak diliyle konuştuklarını, birilerinin onları duyduğunu, geçmişte aynı ağır kupalardan aynı acıları içtiğini, aynı yerlerde içlerinin bulandığını, başlarının döndüğünü, aynı yerlerde içleri dışlarına çıkarcasına kustuklarını, aynı yerlerde konuşup, aynı yerlerde sustuklarını, birilerinin aynı yerlerden geçtiğini, acılarına bakıp onlara her gün selâm verdiklerini bilmiyorlar?!..
gördüklerini yaşadıklarını kendileri için kaleme kâğıda dökme arzusu gereği, masaları başına oturduklarında, aslında onları ben okuyayım diye yazdıklarını bilmiyorlar!. kendi gerçeklerinin benim de gerçeğim olduğundan, ben kadar bir çoğunun da gerçeği olduğundan haberleri yok; bu büyük gerçekten haberleri yok!.
beni tanımazlar, dolayısıyla yazışlarına doğrudan sebep ben değilim.. lakin kalemi eline tutuşturan, onlara yazma isteği veren benim için vermiş sanki; işte bundan da hiç haberleri yok!.
onlar benim için yazıyor, bilmeseler de!. bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum!. peki, ben kim için tutuyorum kalemi, kim için yazıyorum?!. bir de bunu bilsem?!!.