... sen gibi değilim ben, sen
gibi aşkı kutsal bilen; bilip, yerinden yücelerden yeryüzüne, candan
kana, ruhtan tene, tere indirmeyen.. sen derûnî, lâhûtî anlamını olması gerektiği
gibi bilirsin aşkı ve dahî eşsiz kıymetini, ben yerlerde süründürürüm, bağışla; alüfte gibi.. gönül batakhânemizde
aşk bir alüfte..
‘ne’ ile arandaki fark dağlar kadar değil, yerle gök arası mesafe kadar.. bu yüzden eğilir kalbi kalbin karşısında, kaldırıp başını bakamaz yüzüne utancından.. baksa, oracıkta o ân geçiriverir kendini yerin dibine.. aşk yüksekte, 'ne' yerin en dibinde..
bilenle bilmeyen bir değil!. 'ne' ne buraya ait, ne 'öte'ye; ne öteyi yâr bilir, ne burayı yâran eder gönlüne, ne uzaklarda kutsal ateşine yanar, ne yakınında; dokunur, terine batar.. bi med-cezir, cerbeze, şiddetli sarsıntılı; bir hayat, kendine zarar veren, kanayan, başkasına kıyamayan, kendinden başkasını kınamayan.. bu dünyada yaşamak ki; susku-çığlık, itaat-isyan, günah-sevap, cennet-cehennem arası..
..
aşk göksel şey.. göktekini yere düşürüp sek sek oynayana âşık denmez..
işte,
hâlâ ne’yi "âşık", "adam" bilirsin?!. kalbin ne müşfik, ne yüce!.
hâlâ ne’yi "âşık", "adam" bilirsin?!. kalbin ne müşfik, ne yüce!.