"bütün mimarlar yüksek, mühendisler de..bir sen alçak
kaldın ey Sinan usta!"
cemal süreyya, 'teknokratlar'
..
ne çok kitapları vardı lili
ve ne de çok okumuşlardı onları;
kelle kelle, kalıp kalıp
az okunan, çok satılıp
raf metrajı uyumlu, ayarlı kafa kadranlı?!.
benim ise, tek kelimesini bile bilmediğim şu hayat
çocukluktan
ezberimdeydi
retorik-hitabet-uzsözlülük ve dipsiz belagat
etkileme sanatı, nlp teknikleri, dar 'iknâ oda'ları, geniş
'iknâ' turları
yarıaydın, çok laf, edepsiz edebiyat
tahrip gücü yüksek tahrikkâr felsefe
iktisadî kriz, buhrandan çıkış yolları, das kapital
ve bir takım şeyleri 'diyalekt'iğin..
aydınlanma çağına giriş fecîydi
Filozofça Düşünceler’i yakılmadan önceydi
Diderot’un romantik (s)ayıklamaları sırası
analitiğin o yırtık düşüncesi hiç düşünmeden
düşüncesizce keserken düşünce yollarını
ve sonrası, yine zengindi kiliseler endüstrisi..
ne yazık ki o zamanlar kurdu olduğum kitaplar arasında
battal boy ve kapkara surat bir nutuk yoktu
ve insan prematüresi, Tagore hayranı
şu yunanlı masa dostuyla rakı şişesinde balıkken
henüz ayılmamışken
sidikli bir 'şair'in kafasına dank eden
bir ince anayasa kitapçığı..
Atay'ın 'orospu çoçukları'm ve 'kancıklar'ım dediği şu yarı
aydın(cık)larımca
şu çağdaş çağdaş yazar-çizer-yalana uçkur çözer-geçmişe
söverlerimizi
diktatörlere mehdiye dizerlerimizi
okumamak ne ayıptı?!
işte, bile bile aldırmazlık yapıp
kaldıramayacağı kadar su koyup
ben sulandırdım bu cinayeti..
en acımasız olanıydı
adına ‘yılların sosyaldemokratı’ diyen humanisti
antik kırıntılardan mülhem şu anakronik manifestolar
şu enformasyon çağı güzellemeleri, en koyu faşizmden kopye
ezilmiş, kirli, pasaklı top(lul)uklar için pembe incili bileklik
şu nostaljik gerdanlık
dinamiğin ana stratejisi
bol çeşni ordövr tabağında freudsu psikanalist zıpırlıklar
fukuyama eliyle "tarihin sonu"na yapıştırılan şu
fırlamalıklar..
adıma aykırı demeseler ve fişlemeselerdi daha genç yaşta
mesela, uzatmadan 'arzda gezinen tufeyl bir böcek' unvanı
verselerdi bana
ordan burdan büyük küçük demeden harf yerdim biraz
görkemli kelimelerle
süslü, moda beğeni düzensiz dizeler
beyin çöplüğümde boş bıraktığım o en müstesna yeri
kuru malumatıyla doldururdum düzenlerinin
ve sorduklarında ülkem ve dünya gündemini
‘medeni dünyanın muhteşem atık dönüşüm projesi’ne
katkıda bulunduğumu hiç inkâr etmez
hem böylece başım da ağrımaz dünden
ve koparılmazdı kökünden
çok 'anarşist böceği' o izbe kuytuların, kurtarıp karanlık
ağlarından
aydınlığa çıkarmanın, haklı gururunu yaşatmazdım kendime
erken bir horoz gibi, şöyle vakitsiz ötmesem..
yerleşik düzene alışık değildim; doğru
adım dünya dillerinde 'yağmacı'
ve istilacı Moğol'un soyuyla aynıyken soyum, üstelik
hani Bağdat Kütüphanesini önce yapan, sonra 'yakan ve
yıkan'dım
ben kan ateş denizinde böyle yıkandım
böyle 'kırklandım' şu 'insanlık' günahlarımdan
göç topraklarından geldiydi ya atalarım?!
henüz Elhamra’yı yağmalamadıydım ama
eşsiz kütüphanelerinin duvarından dökülen
bir kitabın arasından çıkıp
çoktan çekmişti çünkü şu tanrı belası
tanrı kırbacı Attila, kılıcını
her şey bittikten sonra başlatmıştım içimdeki ihtilâli
şu yüksek yüksek imtiyazlarla kaplı adamların
sıkı korunaklı o meskûn mahâl adacıklarının
gözlerim henüz açılmamışken dünyaya, üstelik
yangınlar çıkaran kundakçısıydım..
hani tarihte, ikiyüz senede on üç kez
tekrarladıkları seferlerinde
doğulu hafızamın o kutsal mahrem üçgeninin
o kızoğlankız kıvrımları arasına diz çöküp lekelemeseydi
Haçlılar
ve kesmeseydi dilimi kökünden, dünyanın en orospusu
en kevaşe ana kraliçesi, o soylu soğuk İngiliz
ve bileklerinden, doğunun mazlum çocuğu Hind’li ve usta
ellerimi
böylece ilkel tezgâhımda tüm dünya için dokuduğum
o beyaz aziyelerimin etekleri kanlanmaz
bakmaya katlanmazdım, utanıp ayakuçlarıma
ve bugün böyle, şöyle dikenli gerdanlıklar örüp
kelimelerden, taç yerine
asmazdım idam hükümlerini boynuma
cesedimi şu 'ölüm amca'larımın kalelerinin kapılarına..